31 Mart 2010 Çarşamba
"işte bi gün arkadaşlarla..." ekolü
mark lanegan denen adam kibariye'yle düet yapsa dinlerim.(bi o kaldı gibi zaten yapmadığı)yan projesi çoktur kendisinin.greg dulli'yle de önce bu işi yaptılar.tek albüm çıksa da daha çok cover kafasında bi takılmaca oldu.
sonra sene 2008 oldu.bu sefer beraber gutter twins die bi çılgınlık ettiler.albüm saturnalia çıktığı sene benim en çok dinlediğim albüm oscarımı aldı.ödüllerini almak için memlekete de geldiler tabi.gelmişken yeni melek denen leş mekanda bi konser de verdiler sağolsun çocuklar.10 dakika geç gelirim die 10 dakika geç başlatmışlardı konseri ama biz 20 dakika geç kalınca 2 şarkıdan olduyduk.önce bi sinirlendiydim live with me falan kaçtıysa die de soradan duyduyduk ki olmamış öle bi girişim.biz de pek tribe kesmediydiydiydiydik.
greg dulli, mark lanegan'ın 1 saat boyunca sadece mikrofonuyla kurduğu ilişkiyi kompanze etmek için sahnede çılgın atsa da pek dikkat çekememişti.adam allah gibi bişey oluyo sahneye çıkınca.çok fena bi durum yani yanındaki için.yine de front street die bi şarkıları var,(açın dinleyin herşeyi devletten beklemeyin) konserde dinleyene kadar gözlerden kaçmış, orda baya bi tribünlere oynadı bizim dudulli.konserden sonra bi de ona oscar verelim hesabına çağırdık ama yemedi ibneler bu sefer.ibne dediysem de greg dulli'yi şeetim yani.dulli die soyad mı olur lan?zaten sahneden inerken "greg dulli fakin fegıt" die yediği sille üzerine "aha tanıdılar, gachayım" alt yazılı attığı depar da gözlerden kaçmadı.
bu da ne saçma sapan bi yazıysa artık.
arada şarkının orjinali de çok şık bi massive attack hareketi.klibi ayrı bi yazı konusu başlı başına.ama yine bi yutup kopi-peyst teknolojisinden faydalanıp "The actress who played the tragic and pitiful role of the binge drinking woman in the video was played by Scottish actress Kirsty Shepheard. For most of the video she was not putting on an act as she was actually drunk." die ekliyim.he bi de aynı ilerlemiş kopi-peyst teknolojisinin meyvesi aytek olarak klipteki total içki listesini de yazayım da tam olsun: 1 x bottle of orange absolut, 1 x bottle of tia maria, 1 x small bottle of champagne and 1 x bottle stolichnaya vodka (in the shop). 2 x can of carling lager and 4 x further empty bottles of stolly vodka on the kitchen table.
olm sölemiim dedim ama hadi yine iyisiniz,sayemde massiva attack da heligoland'in oscarını almak için geliyo temmuzda.
Etiketler:
emiliano,
emme hizmeti,
iyi müzik,
olmuşlardan
25 Mart 2010 Perşembe
Aptala anlatır gibi anlat
Wake Up, Freak Out - then Get a Grip (Türkçe) from de scape on Vimeo.
Uzun da şöyle de böyle de diye izlemeyen olur.Onlar ki her daim gazeteyi en arka sayfasından okumaya başlayanlardır.Yapma kardeşim,yapma arkadaşım,yapma.
Etiketler:
global warming,
hepimiz ölücez,
izle,
öğren
23 Mart 2010 Salı
hedef(e) kitle(n)
izlerken kafam güzel oldu iyi mi?
bu ibneler bi çeşit "kitleleri uyuşturma operasyonu" gibi gelio bana.hedef kitlenin de çocuklar olduğunu düşününce temelli aklıma yatıo artık.çocuğu uyuşturup napıcaklar diceksin.ulan yarım saat şunun üstüne ne verseler meme diye emersin.
Etiketler:
çılgın,
hipnoz,
kreyzi dens,
manyak,
tele tabi tabi
22 Mart 2010 Pazartesi
senkronize kendis
şu kız memlekete geldi, murat boz ayısıyla el sikko bi reklamda oynadı da ne bi satır haberini okudum, ne bi kare fotoğrafını gördüm.benim patatesliğim de olabilir gerçi.ama olamaz.olmaz yani.
reklam da büyük leşgillerden.kendis'e de yazık olmuş kim vurduya gitmiş kızcaaz resmen.gözükmüo bile lan?!
kim bu diyen faniler olucak.kendisi victoria's secret diye bi iç giyim şeysinin modellerindenmiş.ben bilmem.ilk defa duydum.victoria'yı yani.
*ulan neyin reklamı olduğunu bile hatırlamıorm, o derece kumpir bi senaryo.
19 Mart 2010 Cuma
taygır aparkat
17 Mart 2010 Çarşamba
"kedidir, kedi!"
Kedi besleyen erkeğin daha yeni prim yapmaya başladığı dönemlerdi.ellerinde, kollarında kedi tırmıkları olanlara “evde kedi besliyorum çünkü kadın ruhundan anlıyorum” erkeği mertebesine dikey geçiş hakkı daha yeni yeni veriliyodu.bi kedi mıncırmasıyla alıyodun manitaların aklını.ve daha ucuzuna verenini de bulamıyodun.(aklını)
Benim ise büyük kro dönemlerimdi.Dominos'a pizza içi götürüp "kaç tane çıkarsa abi ehehe" diye sırıtıcak kadar yüzsüzdüm.eve tencerelerle dönünce de gündeki komşularla beraber gülüyodu annem bana.mahallede maç yaparken milletin bacak arasından geçirince topu, saha kenarından yükselen “hobaaa” sesleriyle bi aylık ego masraflarımı karşilayabiliyodum.eve gelince tişörtüm bütün terimi emercensi butonluyo, benim içimse “artık terli değilsin olm banyo yapmana gerek yok.” tezahüratlarıyla yapmıcağimi bildiğim duşun pişmanlığıyla doluyodu.Bi sigara yakıp balkona da çıkamıyodum çünkü sigara içmeyi bilmiyodum.
Sonra sırf şekil olsun die çıplak ayakla çıktığım bi balkon sefasında bozdum motoru.öle sanıyodum en azından.marş basmıyodu.bi gırlama vardı ama almıyodu bi türlü.derken gırlayan kedisi düştü aklıma yine.gıdısını kaşıyınca uzun uzun orgazm gırlamaları atardı.gözler kapanır, gırlaması; yatağın uzak köşesinde titreşen cep telefonu etkisi yapardı.işte tam o inlemenin pik yaptığı yerde kaşımayı kesip ani bi tokat çakardım suratının ortasına.o orgazmik ifade yerini bi anda "noluo lan?!" irkilmesini takiben "ben de burda uyyakalmışım o kadar da işim vardı" bakışına bırakırdı.ama farkındaydı.düşmanın kucağında uyuyakalmanın cezasını elbet çekecekti.ben onun bu utanç anını doyasıya seyretmek için arkama yaslanırken o da tüylerinde tek tük kalmış gurur kırıntılarını yalayarak olay mahalini terk ederdi.böylesine bi saygı sevgi ortamında geçinip gidiyoduk.aynı takım için ter döken 2 kavgalı futbolcu gibiydik evde.ama ikimiz de ekmek parası için birbirimize katlanmak zorundaydık.çünkü ikimiz de seviyoduk onu.
Motorun bozulması da çok bozmuyodu aslnda beni.yola bozuk motorla devam etmek iyiydi.olası bi gecikme durumunda faturayı bozuk motora kesebiliyodun.geç kalmama şaşıracak diildi tabi ama bahanesiz geç kaldığım hiç olmamıştı.zaten programlar da her an bozulabilecek bi motor hesaba katılarak yapılıyodu.o yüzden buluşma saatlerimiz arasında en az 5 boylamlık farklar olurdu.ve ben hep korkardım bi gün çok erken gelip de onu bulamamaktan.ama anlatamıyodum.yine de genelde hep ben geç kalıyodum.ya da o hep erken.
kandırıoduk sürekli birbirimizi.böyle gitmeyecekti.
sonunda evde hep beraber 9 aylık oynadığımız bi gün yaşanan olay artık bardağı taşıran son damla oldu.normalde ikimiz oynarken kaleye geçmeyen adam, o gün sırf ona yaranmak için bi erdemmişcesine “tamam, ben kalede başlarım.” dedi.biliodum ki o olmasaydi beni kaleye geçirmek için binbir oyun çevirecek, sektirme yarışında hile yapıp 4 ayağını da kullanıcaktı.ama şimdi bunu bi şekilde fırsata çevirmeli ve onu o kaleden çıkartmamalıydım.ilk pasta golü yaptım ve koridorda tek elimi kaldırıp pis pis gülerek koşaradım sevindim.sergen’i severdi.ve sergen hep böle sevinirdi.ama bişey olmuştu.golü atan sanki sergen diil de emre belözoğluymuşcasına bakıyodu bana.gol sevincinden dönerken pozisyonun ofsayt olduğunu ögrenen madara forvet ifadesiyle “nooldu?” dedim.gol için fazla hırslanıp biraz sert vurmuştum topa.gelen golün sarhoşluğuyla da kırılan vazonun sesini bile duymamıştım.nefret ediyodu benden.“Oyunun kurallarını değiştirdik.” dedi.gol atan kaleye geçiyodu.
nası bi oyundu lan bu?gol atan neden kaleye geçmekle cezalandırılıyodu?oyundaki tek golü neden ben atmıştım ve onlar neden yanpaslarla geniş alana yayılıp şut bile çekmiyolardı?
Bu ilişki artık temelli tek taraflı olmaya başlamıştı.çanlar benim için çalıyodu.ya içindeydim bu çemberin ya da dışında ter atıcaktım.
ben dışında kalmaya karar verdim.çünkü 9 canı vardı adamın ve birinde olmasa birinde mutlaka benimkini elime vericekti.iyiydi çünkü.işinin en iyisiydi.can/kat=1 hesabına göre herifi 8.kattan atmak bile bi işe yaramiycak, beni tahtalıköy'e kargo tulumbalıycak tek canı her türlü kalıcaktı.mağlubiyeti kabul etmiştim artık.sadece duymak istiyodum.
eşyalarımı topladım,aypodumu pili bitmesin die slow şarkılarla doldurdum ve kapının önüne geldim.anlasın die montumu mümkün olduğunca sesli bi şekilde giyip ayakkabılarımı yere vurarak yürüme efekti yapmaya karar vermiştim ki mutfaktan gelen gümbürtüyle irkildim.tezgahta gezerken bardaklari devirmiş olmalıydı.hasılata bakmak için mutfağa koştum.bu sefer orjinal altyazılı ayak sesime içerden bi cevap geldi:
“kedidir, kedi!”
Benim ise büyük kro dönemlerimdi.Dominos'a pizza içi götürüp "kaç tane çıkarsa abi ehehe" diye sırıtıcak kadar yüzsüzdüm.eve tencerelerle dönünce de gündeki komşularla beraber gülüyodu annem bana.mahallede maç yaparken milletin bacak arasından geçirince topu, saha kenarından yükselen “hobaaa” sesleriyle bi aylık ego masraflarımı karşilayabiliyodum.eve gelince tişörtüm bütün terimi emercensi butonluyo, benim içimse “artık terli değilsin olm banyo yapmana gerek yok.” tezahüratlarıyla yapmıcağimi bildiğim duşun pişmanlığıyla doluyodu.Bi sigara yakıp balkona da çıkamıyodum çünkü sigara içmeyi bilmiyodum.
Sonra sırf şekil olsun die çıplak ayakla çıktığım bi balkon sefasında bozdum motoru.öle sanıyodum en azından.marş basmıyodu.bi gırlama vardı ama almıyodu bi türlü.derken gırlayan kedisi düştü aklıma yine.gıdısını kaşıyınca uzun uzun orgazm gırlamaları atardı.gözler kapanır, gırlaması; yatağın uzak köşesinde titreşen cep telefonu etkisi yapardı.işte tam o inlemenin pik yaptığı yerde kaşımayı kesip ani bi tokat çakardım suratının ortasına.o orgazmik ifade yerini bi anda "noluo lan?!" irkilmesini takiben "ben de burda uyyakalmışım o kadar da işim vardı" bakışına bırakırdı.ama farkındaydı.düşmanın kucağında uyuyakalmanın cezasını elbet çekecekti.ben onun bu utanç anını doyasıya seyretmek için arkama yaslanırken o da tüylerinde tek tük kalmış gurur kırıntılarını yalayarak olay mahalini terk ederdi.böylesine bi saygı sevgi ortamında geçinip gidiyoduk.aynı takım için ter döken 2 kavgalı futbolcu gibiydik evde.ama ikimiz de ekmek parası için birbirimize katlanmak zorundaydık.çünkü ikimiz de seviyoduk onu.
Motorun bozulması da çok bozmuyodu aslnda beni.yola bozuk motorla devam etmek iyiydi.olası bi gecikme durumunda faturayı bozuk motora kesebiliyodun.geç kalmama şaşıracak diildi tabi ama bahanesiz geç kaldığım hiç olmamıştı.zaten programlar da her an bozulabilecek bi motor hesaba katılarak yapılıyodu.o yüzden buluşma saatlerimiz arasında en az 5 boylamlık farklar olurdu.ve ben hep korkardım bi gün çok erken gelip de onu bulamamaktan.ama anlatamıyodum.yine de genelde hep ben geç kalıyodum.ya da o hep erken.
kandırıoduk sürekli birbirimizi.böyle gitmeyecekti.
sonunda evde hep beraber 9 aylık oynadığımız bi gün yaşanan olay artık bardağı taşıran son damla oldu.normalde ikimiz oynarken kaleye geçmeyen adam, o gün sırf ona yaranmak için bi erdemmişcesine “tamam, ben kalede başlarım.” dedi.biliodum ki o olmasaydi beni kaleye geçirmek için binbir oyun çevirecek, sektirme yarışında hile yapıp 4 ayağını da kullanıcaktı.ama şimdi bunu bi şekilde fırsata çevirmeli ve onu o kaleden çıkartmamalıydım.ilk pasta golü yaptım ve koridorda tek elimi kaldırıp pis pis gülerek koşaradım sevindim.sergen’i severdi.ve sergen hep böle sevinirdi.ama bişey olmuştu.golü atan sanki sergen diil de emre belözoğluymuşcasına bakıyodu bana.gol sevincinden dönerken pozisyonun ofsayt olduğunu ögrenen madara forvet ifadesiyle “nooldu?” dedim.gol için fazla hırslanıp biraz sert vurmuştum topa.gelen golün sarhoşluğuyla da kırılan vazonun sesini bile duymamıştım.nefret ediyodu benden.“Oyunun kurallarını değiştirdik.” dedi.gol atan kaleye geçiyodu.
nası bi oyundu lan bu?gol atan neden kaleye geçmekle cezalandırılıyodu?oyundaki tek golü neden ben atmıştım ve onlar neden yanpaslarla geniş alana yayılıp şut bile çekmiyolardı?
Bu ilişki artık temelli tek taraflı olmaya başlamıştı.çanlar benim için çalıyodu.ya içindeydim bu çemberin ya da dışında ter atıcaktım.
ben dışında kalmaya karar verdim.çünkü 9 canı vardı adamın ve birinde olmasa birinde mutlaka benimkini elime vericekti.iyiydi çünkü.işinin en iyisiydi.can/kat=1 hesabına göre herifi 8.kattan atmak bile bi işe yaramiycak, beni tahtalıköy'e kargo tulumbalıycak tek canı her türlü kalıcaktı.mağlubiyeti kabul etmiştim artık.sadece duymak istiyodum.
eşyalarımı topladım,aypodumu pili bitmesin die slow şarkılarla doldurdum ve kapının önüne geldim.anlasın die montumu mümkün olduğunca sesli bi şekilde giyip ayakkabılarımı yere vurarak yürüme efekti yapmaya karar vermiştim ki mutfaktan gelen gümbürtüyle irkildim.tezgahta gezerken bardaklari devirmiş olmalıydı.hasılata bakmak için mutfağa koştum.bu sefer orjinal altyazılı ayak sesime içerden bi cevap geldi:
“kedidir, kedi!”
16 Mart 2010 Salı
10 Mart 2010 Çarşamba
klip geldi, sıcak.
chino'nun ağzının tadı geri gelmiş.
guns. razors. knives.
bonus: manita
bonus 2: 2.singıl da düşmüş.ahanda:
Diamond Eyes by deftones_official
1 Mart 2010 Pazartesi
crafty play
şu hareket tbl'de yapılsa faul çalınır belki ama 40 gün 40 gece oyuncunun hırsızlığı konuşulur.diil lan işte.profesyonellik bu.adam saha çizgisinin içinde.kidd görüyo,üstüne koşuyo,koç son anda farkedio ama kurtaramıyo.kidd de tabi olaya biraz drama katıyo.gavurlar crafty play dio bu işe."kurnaz oyun"a falan tekabul edio bizde.harekette etik olmayan(unethic die bişi yok lan di mi türkçede?) da bişey yok.takımın 2 sayı gerideyken son 1 dakikada beleş 2 sayı potansiyelin varsa alırsın arkadaş.
36 yaşındaki adamın rakip koça verebileceği en büyük ayardır heralde.aynı maçta yaptğı triple-double'ı saymıorum bile.olaydan sora horford'a pozisyonu anlatırken "girerse buraya aklını alırım hacı!" açılımı da çok iyi.
glukglukguk glukglukguk glukglukguk dadada
son zamanlarda izlediğim en büyük kopuş budur.çok güzel lan.ama neden tunak tunak tun onu anlamadım.gugıllatmaya da öle bi bezdim ki karşıki dağlar yıkılır.benim için glukglukguk glukglukguk glukglukguk dadada dır bu parçanın hikayesi.pezewenk de çok sevimli.bi ara bizim üfleme ustası hüsnü sandım da denizski çıkmayınca sağdan soldan vazgeçtim.hindu stayl tamamdır.rakon!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)